Patanjali ve Yoga Sutra

                                                     PATANJALİ

 

            Tanrı katından bilgi almış, büyük bilge gibi anlamlara gelebilecek Maharishi Patanjali adı ile anılan, Yoga Sutra adlı derleme kitabın yazarı olarak kabul edilen Patanjali’ nin, sonsuz kozmik yılan üzerinde yatarak dinlenen Vishnu’ nun, yeryüzünde vücut bulmuş hali (Avatar) olduğuna inanılmaktadır.

             Patanjali’ nin yaşam öyküsü efsaneler ve çelişkilerle doludur. İsmi bile ilginçtir. (Pata) içine düştü, (Anjali) bir kadının eline, anlamlarına gelirler. Adı da “bir kadının eline düştü” olarak anlamlandırılabilir.

            Patanjali’ nin Yoga’ ya yön veren eseri Yoga Sutra’ yı ne zaman yazdığı hakkında kesin bir bilgi olmamasına rağmen kimi yerlerde M.Ö. 400, bazı yerlerde de M.Ö. 200 tarihlerinin kabul edildiği görülür.

            Yoga Sutra dört bölümden meydana gelmiştir ve şu başlıkları taşır:

1 ) Samadhi Pada; Aydınlanma hakkında.

2 ) Sadhana Pada; Uygulama hakkında.

3 ) Vibhuti Pada; Yaklaşık sonuçlar hakkında.

4 ) Kaivalya Pada; Kurtuluş hakkında.

 

                                       YOGA  SUTRA

                                  Yoga Sutrāni Patanjali

                                       BÖLÜM ( 1 )

                                    SAMADHİ PADA

                              (Aydınlanmanın hakkında)

               

            Bu bölüm, Yoga çalışmalarında ve uygulamalarında bilgilenmek için giriş niteliği taşımaktadır. Yoga’ da önemli olan şeylerden birisi, kendi gerçek benliğini bulmak (Drastuh) ve her şeyin bir olduğunu, aynı kaynaktan geldiğini, aynı enerji ile beslendiğini anlayarak birlik duygusuna erişmektir. Kişi bunu başarabilmek için aklının kontrolünü tamamen eline almalı ve onu Viritti olarak adlandırılan tüm yanıltıcı bilgilerden kurtarmalı, gerçek benliğinin farkına varmalıdır. Gerçek benliğimizi (Öz ben) (Drastuh) bulabilmek için kendi doğamızın iyi ya da kötü yönlerini iç görü ile ortaya çıkartılmalı ve çözmelidir. İç görü çalışmalarında ortaya çıkan zihnimizin bulanık hali, dalgalı düşünceler içinde olması, algılarımızdaki yanlışlıklar, düzeltilmesi gereken sorunlardan bazılarıdır.

             Aklın beş durumu vardır. Bunlardan bazıları hoşumuza gidebilir, bazıları da hoşumuza gitmez. Aklın bu beş durumu şöyle sıralanır:

 

1 )  Pramana = İç görü (Doğru bilgiye ulaşmak) Doğru bilginin kaynağı, doğru algılama ve doğru sonuçlara ulaşma gibi güvenilir olmalıdır.

 

2 )  Viparyaya = Yapılan hatalar (Yanlış bilgi sahibi olma, yanlış algılama). Yapılan hatalar yanlış bilgilenmeden meydana gelir, yanlış bilgilenmenin temelinde de yanlış bir zihinsel yapı ve varlığın özünün yerine, biçiminin temel olarak kabul edilmesi yer alır.

 

3 )  Vikalpa = Hayaller, zihinsel kurgular anlamına gelir. Hayallerin ortaya çıkma sebebi, kelimeler, düşünceler, özlemler ve arzulardır. Bunların peşine takılan zihin gerçekte var olmayan şeyleri görür.

 

4 )  Nidra = Derin uyku. Beş duyu organının uyuşuk haline ve duyuların yokluğuna sebep olur.

 

5 )  Simriti = Hatıraları canlandıran hafıza. Daha evvel, çeşitli yollarla edinilmiş olan bilgilerin hatırlanarak devam ettirilmesidir.

 

             Aklın denge içinde ve sakin olması, ona hâkimiyetle gerçekleşir. Bunu gerçekleştirmek için de Maya olarak adlandırılan dünyanın aldatıcı nimetlerine bağımlı olmaktan kurtulmak gerekir. Bu yolda yapılan kararlı, sabırlı, uzun bir süre devam eden uygulamalar kişinin Yoga’ ya bağlılığı anlamına gelir ve başarıyı getirir. Dünyevi arzulardan kurtulmuş olan kişi, şimdi olanlardan ve gelecekte olacak olanların, yani Karma’ nın etkilerini bu yaşamında ve daha sonraki yaşamında en aza indirmiş olur.

            Kişi, gerçek benliğini bulduğu, içsel yapısını çözdüğü, aklı üzerinde hâkimiyet kurduğu ve doğanın üç prensibi olan Guna’ ların etkisinden kurtulduğu zaman, dünya yaşamının üzerindeki baskıcı etkileri kaybolur ve hayal bile edilemeyecek güçler ortaya çıkar.

 

            Nesneler üzerinde meditasyon yapıldığında onların doğası bilinebilir hale gelir. Nesneleri yoklayarak Rupa olarak adlandırılan biçimine, zihinsel analizler yapılarak ve karşılaştırılarak o nesnenin değerine (Guna), nesnenin duyumsanmasına (Asmita) ve o nesnenin mutlak bilgisine ulaşmak mümkün olur. Bütün algılar susturularak sadece bir düşünceye odaklanıldığında Samadhi, yani üstün bilinç ortaya çıkar ve akıl sadece odaklanılan düşünceye ya da nesneye tepki verir. Bazı kişiler, doğa ile birlik olarak, bazıları ilahi güçlere ulaşarak bunu elde ederler. Kimilerinde bu durum derin uykuda iken bilgi yoluyla ortaya çıkar, kimilerinde ise bu doğumla kendiliğinden başlar. Bazılarının ise aydınlanmanın bilgisine ulaşmak için düzenli, ciddi ve yoğun çalışmalar yapması gerekir. Varılmak istenilen noktaya düzenli, ciddi ve yoğun çalışmalarla ulaşılır. İdeal bir varlık, mutlak gerçeklik kavramına (İshvara) kişinin kendisini adaması ile de mutlak gerçekliğin (İshvara’ nın) bilgisine ulaşılabilir.

 

            İshvara ya da Guru-deva tüm bilgilerin en yüksek kaynağı, ilk üstatların öğretmeni, strese ve acıya yol açan isteklerinden, eylemlerinden ve onlardan doğan sonuçların yıpratıcı etkilerinden, anılarından tamamen kurtulmuş olan ruhtur. Onun sözlü sembolü (AUM) olarak yazılan ve ( OM ) olarak okunan ses değeridir. Buna Pravana denilir. Om sesinin içten gelerek ve usulüne uygun tekrarı, tefekküre yol açar ve onun anlamı ile yol bulunur. Om sesi ile yapılan uygulama ruhun önündeki tüm engelleri kaldırarak değişmez özün farkına varılmasını sağlar.

 

            Kişinin ruhsal varlığını (Svarupa) tanımasının önündeki engeller (Antaraya) şöyle sayılabilir:

 

Hastalıklar (Vyadhi)

Zihinsel tembellik (Styana)

Kararsızlık (Sanshaya)

Dikkatsizlik, ilgisizlik (Pramana)

Tembellik (Alasya)

            Yapılan işe olan arzunun (Avirata) ve inancın eksikliği yerine, çalışmaları içten gelen bir hevesle ve inançla uygulayan kişi bu engelleri muhakkak aşar.

 

            Kendi öz benliğini tanıyamamış, bedenine ve aklına hükmedemeyen kişiler de çalışmalar sırasında acı duygusu, depresyon, sinirlilik, hızlı nefes alıp verme gibi istenmeyen belirtiler ortaya çıkabilir.

 

            Huzur içinde olmak, çalışmalardan beklenilen kazanımlardan birisidir. Bunun için Patanjali’ nin ortaya koyduğu ve aşılmasını istediği kavramlar şöyle sıralanır:

 

Mutluluk (Sukha); Herkesin dünya yaşamında aradığı ve bulmak için peşinden koştuğu bir duygudur. Ama Yoga’ nın düşünce sisteminde bu aşılması gerekenler arasında yer alır. Çünkü mutlu olarak geçen her an daha sonraki zamanda insanın içinde mutluluk anına ait özlem ve arzuların uyanmasına neden olur.

Aşk ve sevgi (Maitri); Bu duygularda yukarıda olduğu gibi özlem ve arzuların uyanmasına neden olacağı gibi bağımlılık yaratacaktır.

            Bunlar gibi iyiliğin ve kötülüğün, başarılı olmanın veya başarısızlığın hiçbir durumuna bağımlı olmamak gerekir. Kişi arzularını durdurduğunda, onların etkilerinden kurtulduğunda aklı sabitleşir ve dünyanın kandırıcı işlerinden özgür hale gelir.

            Bunlara karşı ilgisiz kalmak (Upeksha) gerçekleştiğinde içsel huzur ortaya çıkmaya başlar.

            Bu noktaya ulaşmak için, nefesin dışa verildikten sonra tutulması yani Kumbhaka uygulanması, bunun yanında aklın bir nokta üzerinde sabitleştirilmesi ile yapılan meditasyon çalışmaları ile gerçekleştirilir. Bu meditasyonda dışsal veya içsel ışığın parlaklığına odaklanılır. Usulüne uygun yapılan çalışmalarla kişi ruhsal yapısının bilgisine ulaşarak aradığı huzura erişir.

            Bu bazen hiçbir çabaya gerek olmadan bilgi yoluyla derin uykuda iken ortaya çıkabilir.

 

            Tanrı sevgisi (Maitri); üzerine meditasyon (Dhyana) yapan bir kişi hedefine ulaştığında her şeyin bilgisine ulaşır, her şeyi fark eder ve evrenin güçleri üzerinde hakimiyet kurabilir.

            Aklını tam olarak kontrol ederek yanlışlarını (Viritti) en aza indirebilen kişi için her şey bir kristalin yansıttığı renkleri kendisinde toplamsı gibidir. O zaman algılanan ile algılayan bir olur. Bu Samapatti veya Samadhi olarak adlandırılan üstün bilinç durumuna erişme, aydınlanmadır.

            Sözü, nesneyi ve onlara ait bilgiyi algılayan kişi bunları hayal gücü ile bir araya getirip gerçek olanları tarafsız bir gözle görebiliyorsa bu Tarafsız Algılama, Gerçek Algılama (Artha-savitarka) olarak kabul edilir.

            Hafızada yerleşmiş olan önceki tüm izlenimler temizlendiğinde kişi kendi gerçek doğasını açık ve doğru şekilde algılayabilir. Bu gerçekleştikten sonra sadece nesnenin ışığı ortaya çıkar. Bu durum Nirvitarka Samapatti olarak adlandırılır.

            Yapılan çalışmada bu süreç süptil olan şeylere de uygulanabilir ve bunlar iki ayrı isimle anılır. Bir tanesi Savichara Samapatti adı ile anılır, Samapatti’ den (Aydınlanma) sonraki en ince hali araştırmak için uygulanan çalışmaları nitelendirir. Diğeri Nirvichara Samapatti’ dir. Samapatti, yani aydınlanmadan sonraki en ince hali araştırmadan uygulanan meditasyon çalışmalarını anlatır. Usulüne uygun olarak yapılan bu meditasyonların ilerleyen aşamalarında Pradhara olarak adlandırılan ruhsal, tanımsız varlık sınırına kadar inmek mümkün olur. Tüm bunlar Sabija Samadhi adı ile anılan bir tohum (nesne) üzerine yapılan bilinçli meditasyonun kapsamına girer.

            Üstün düşünme durumuna ulaşıldığında Nirvichara Samapatti olarak adlandırılan dört Samapatti hakkında bilgi sahibi olunur, kişi aklının dengeli sakin halini fark eder ve mutlak bir netlikle doğal ruhsal durumunu duyumsamaya başlar. Bundan sonra algıları açık ve kusursuz olacak ve gerçekleri görebilecektir. Bilinci, nesne ile özel bir ilişki içine girerek, o nesne için aklın ortaya çıkartamadığı hakikatleri duyumsar hale gelir. Bu bilinç durumu sınırlandırılmadan gerekli olan sakinliği yakalamışsa üstün bilinç haline, yani Samadhi durumuna ulaşılmış olunur.

 

                                    BÖLÜM ( 2 )    

                               SADHANA PADA

                           ( Uygulama Hakkında )

 

            Ruh ile birleşme yolunda yapılan çalışmalar içten gelen bir inançla, istekle, titizlikle ve dikkatle yapılmalı, maddi ya da manevi kazanç beklenmeden bir tanrıya sunulmalı, onun hoşnutluğunu kazanmak için uygulanmalıdır. Bu çabalar Kriya Yoga olarak adlandırılır. Bu çalışmaların amacı ruhsal gelişim için çıkılan yoldaki engelleri ortadan kaldırarak hedefe, yani Samadhi’ ye ulaşmaktır.

 

            Manevi yolda ilerlerken ortaya çıkan engeller (Klesha) şu şekilde sayılabilir:

 

Cehalet ve iç görü eksikliği (Avidya)

Bu engeller arasında en büyük olarak Avidya, cehalet gösterilir. Cehalet kişinin ebedi olan saf ve mutluluk dolu benliği ile, kalıcılığı olmayan kirli, acı veren ve gerçek olmayan benliğin birbirine karıştırılması halidir.

 

Kişilik duygusu (Asmita)

Kişide gelişen kişilik duygusu, bilmenin araçları ile kendi gerçeklerini görerek, bilenin kimliğini oluşturmasına göre şekillenir.

 

Arzu ve istekler (Raga)

Kişinin duyacağı haz ve mutluluk duyguları dış koşullara bağlı olarak şekillendiğinde kişi arzu ve isteklerine (Raga) bağlı olarak, yaşar. Bu hem arzuların esiri olmak hem de nesnelere bağımlı olmak demektir. Varoluşa duyulan derin arzu da isteklerin en büyüğüdür ve bağımlı olmaya iyi bir örnek olarak gösterilebilir.

 

Mutsuzluklar (Dvesha)

Mutluluklarda olduğu gibi mutsuzlukların da dış koşullar tarafından oluşturulduğu kabul edildiğinde, bu kin, nefret ve o nesneden kaçınma duygularını ortaya çıkartır.

 

Derin bir kaygı duygusunun yerleşik hal alması, anksiyete (Abhinivesha)

Anksiyete kendiliğinden ortaya çıkabilir ve hatta kişinin tüm varlığına hâkim olarak yaşam kalitesini etkileyebilir. Yerleşik hal alarak süreklilik kazandığında ruhsal yolda ilerlemenin önündeki engellerden birisi olabilir.

            Ruhsal yolda ilerlemenin önündeki engeller (Klesha) ve onların ortaya çıkardığı sonuçlar Karma’ ların köklerini meydana getirir. Eğer Karma’ lar ortadan kaldırılmazsa bunlara karşı oluşacak tepkiler, ya bu yaşamda, ya da gelecekteki bir yaşamda ortaya çıkarak kişiyi etkileyecektir. Bu kökler var olduğu sürece kişi, mutluluk ve acı, yaşam ve ölüm döngüsünden kurtulamaz. Bu engeller bilindiğinde onlar daha büyüyüp kök salmadan, filiz halindeyken yok edilebilir.

 

            Kişi eylemlerinin yararlı ya da zararlı olmasına bağlı olarak hoşa giden veya hoşa gitmeyen sonuçların ortaya çıkmasına neden olur.

            Aydınlanmış kişiler için dünyadaki var oluşunda Guna’ ların karakterlerinden dolayı acı verici olduğu düşünülür. Acı veren şeyler, kişinin Karma’larının karakterine uygun olarak, endişelerine ve bilinçaltında biriktirdiği düşünceleri tarafından oluşturulur. Henüz oluşmamış ama gelecekte oluşacak olan acılar önlenebilir. Bunun için algılayan ve algılananın bir ve aynı olması gerekir, o zaman acıya sebep olan etkilerin nedenleri de ortadan kalkar.

 

            Fiziksel dünyada algılanabilenlerin Guna olarak adlandırılan üç durumu vardır. Bunlardan bir tanesi Sattva olarak adlandırılan saflık ve denge içindeki duruma sahip olmaktır. Bir diğeri Racas olarak adlandırılır, huzursuzluk içinde hareketli olmayı ifade eder. Üçüncü ve sonuncusu ise Tamas adını alır, hareketsizlik ve tembelliği nitelendirir. Bunlar elementlerden dolayı algılarla oluşurlar.

 

            Aslında gören saf bilgidir, aklın aracılığı ile verilen bilgi üzerine baktığında sadece kendi gerçekliğini (Drasthu) görür. Görme doğru algılamaya dayanıyorsa değiştirilemez. Fiziksel nesneler gerçek öz benlik (Atma) tarafından algılanırsa, algılanan her şey ruhun yararına olur.

            Çalışmalarında başarı ile ruhunu özgürlüğüne ulaştırmış kişi için görülen evren kaybolacak, bunda muvaffak olamayan kişiler için ise hala varlığını devam ettirecektir.

            Aklın algıladığı şeyler ile kişinin gerçek kendisinin birlik içinde olması, kendi gerçek doğasını anlamasına sebep olur. Kişi bunu ortaya çıkartamazsa nedeni, iç görü eksikliğine bağlı cehalettir. Cehalet (Avidya) dünyasal duygu, düşünce ve arzular ile olan ilişkilerin kesilmesi ile son bulur, bu tamamen gerçekleştiğinde kişinin gerçek benliği ortaya çıkar ve kurtuluşa erişir. Bunu gerçekleştirmek için anlayışlarda ayırımlar yapmak (Viveka), kesintisiz olarak hedefe odaklanılarak iç görü çalışmaları uygulamak gerekir.

 

            İç görü sahibi olmanın ve aydınlanmaya ulaşmanın yolu sekiz katlıdır. Yoga’ nın bu bölümleri düzenli olarak uygulandığında kişi bedensel ve zihinsel kirliliklerinden kurtulduğunda, bilgelik ve aydınlanmaya giden yolun kapıları önünde açılır. Bu sekiz katlı yol şu şekilde sıralanır; Uyulması gereken emirler (Yama), uyulması gereken kurallar (Niyama), Vücudun duruş şekilleri (Asana), yaşam gücünün kontrolü için yapılan çalışmalar (Pranayama), duyuların ve duyguların dışsal nesnelerden geri çekilmesi (Pratyahara), tek noktaya odaklanmanın (Konsantrasyonun) geliştirilmesi (Dharana), Meditasyon (Dhyana), aydınlanmaya ulaşma (Samadhi).

 

YAMA = Beş emri ifade eder. Bunlar hiçbir şeye zarar vermeme, doğruluktan ayrılmama, hiçbir şeyi sahibinin rızası olmadan almama, açgözlü olmama ve hırslı olmamaktır. Bunlar evrensel kurallardır, bu kurallara ırk, yer, zaman ve sosyal sınıf farkı gözetilmeden herkes uymalıdır. Bu emirlere uymak büyük bir erdemdir.

            Bu uygulamalara ters düşen düşünceler ve davranışlar ortaya çıkmaya başladığında, aksi yönde düşünceler üretilerek bu aşılır.

 

            Yoga’ nın düşünce sistemine ters olanlar genellikle hırs, öfke ve cehaletten ortaya çıkan şiddet uygulamaya meyilli olan düşüncelerdir. Bunu uygulayan olunması ya da azmettiren olunması sonucu değiştirmez. Bu Himsa olarak adlandırılan zarar verme düşüncesidir. Kişinin bundan kurtularak zarar vermeme düşüncesini (Ahimsa) kabul etmesi gerekir.

 

            Kişi, çevresindeki her şeye karşı maddi ve manevi zarar vermemeyi benimser ve uygularsa etrafındaki olumsuzluklar ve düşmanlıklarda onu terk edecektir.

 

            Uyulması gereken bir diğer emir, Sanskrit dilinde Satya olarak adlandırılan “Doğruluktan ayrılmamak” dır. Kişi, her şeye karşı doğruluk ve iyi niyetle yaklaştığında ve bunu zaafa uğratmadığında makul olan her isteğinin yanıt bulduğunu hemen fark eder.

 

Uyulması gereken bir başka emirde Asteya olarak adlandırılan, dilimize “ Başkasının bir şeyini izini olmadan almama” ya da “ Çalmama” olarak çevirebileceğimiz davranış şeklidir. Kişi bunu tam anlamı ile uyguladığında ve yerleşik hal almasını sağladığında tüm maddi ve manevi isteklerine sahip olur.

 

            Bir başka emirde Aparigraha olarak adlandırılan “Aç gözlü olmamak” dır. Aç gözlü olmayarak kişinin kendisine yeteni bilmesi ve bununla yetinmesi dünyevi hayatın hedefi hakkında bilgilerin ortaya çıkmasına neden olur.

 

            Bir diğer ve son emirde Shaucha olarak adlandırılan kişinin kendisini hem bedensel, hem de ruhsal olarak temizlemesidir. Bu şekilde kişinin saflığı ortaya çıkar.  

 

NİYAMA = Uyulması icap eden beş kuralı ifade eder. Bu beş kural da şöyle sayılır; İçsel ve dışsal temizlik (Shaucha), Mutluluğun elde edilmesi (Santosha), Kişinin kendisini disiplin altına alması (Tapas), Kendi özünü tanımak için çaba harcaması (Svadhyaya), Tanrı kavramına bağlılık ve kaderin kabul edilmesi (İshvara-pranidhana).

            Beş duyu organı üzerinde kurulacak hâkimiyet onların temizlenmesine, berraklık kazanmasına (Shaucha) neden olur, ayrıca sakin bir ruh halini ortaya çıkartır.

 

            Yapılan çalışmaların istekle ve inançla uygulanması kişide mutluluk duygusunun oluşmasına ve zihinsel rahatlamaya sebep olur. Bu (Santosha) olarak adlandırılır.

 

            Kişi zihinsel kirliliklerinin de üstesinden gelmek zorundadır, bu çabalar ve varılan nokta (Tapas) olarak adlandırılır. Tapas’ ın gerçekleştirilmesi ile kişi kendisini disiplin altına almış olur ve bunun sonucu olarak da beden ve duyular doğaüstü güçler kazanırlar.

 

            Kişinin kendi öz benini (Atman) tanıması için yaptığı ruhsal çabalar (Svadhyaya) olarak anılır. Bu çabalar kişinin ulaşmak istediği idealleri ile bağlantı kurmasını sağlar.

 

            Kişinin tüm olanların olması gerektiği için olduğunu kabul ederek, kendisini İshvara’ ya adaması (İshvara-Pranidhana) olarak adlandırılır.

 

ASANA = Fiziksel bedenin duruş pozisyonları üzerinde çalışmayı ifade eder, bu duruş şekilleri ile vücut ve zihin arasında bağ kurularak uyum elde edilir.

 

PRANAYAMA = Asana çalışmaları yaparak fiziksel beden ile zihinsel beden arasındaki uyum sağlandıktan sonra doğru nefes alış verişleri ve nefesin dışa verildikten sonra tutulması yani Kapalabhati ve Kumbhaka çalışmaları izler. Bu çalışmalar Prana olarak adlandırılan yaşam enerjisinin kontrol altına alınabilmesini, ona hükmedebilmeyi sağlar. İçsel ve dışsal hareketsizlikle bu kontrol sağlanabilir fakat bunda başarıya ulaşmak sabırla gerçekleştirilecek düzenli çalışmalarla ve uzun zamanda elde edilir.

 

PRATYAHARA =  Duyuların nesnelerle meşgul olmayı bırakarak düşüncelere itaat etmesidir. Pratyahara çalışmaları yaparak bunda usta olan kişi doğaya benzer bir hal alır ve sadece akıl haline gelir.

 

            Aydınlanma, üstün bilinç seviyesine ulaşma (Samadhi) konusunda başarıya ulaşmanın sırrı, duruşta sabit pozisyonu muhafaza etmek, oturuş şeklinin rahatsızlık vermemesine, zihni meşgul etmemesine dikkat etmek ve aklın derin bir konsantrasyon içinde olmasıdır. Bu şartlar gerçekleştiğinde ikilikçi düşüncelerin kişiyi sınırlaması ortadan kalkar. Bunların sonucu olarak da duyu organlarının üzerinde tam bir hâkimiyet kurulur.

            Konsantrasyonun kesintisiz olması ve mükemmel hale gelmesi, kişinin öz benliğini tanımasına, bunun yanında iyi bir anatomi ve fizyoloji bilgisi ile organların ve vücut sıvılarının kontrol altına alınabilmesine yardımcı olur.    

 

            Dışsal ve içsel çalışmalarla gerçek benliğin üzerini örten perde kademeli olarak ortadan kalkar, zihin düşüncelerle uyumlu olma kapasitesini artırarak meditasyona hazır hale gelir.

            Buraya kadar olan kazanımların üzerine yenilerini eklemek ve daha yüksek bir ideale (Brahma-Charya) ulaşabilmek için yapılacak çalışmalarda daha bilinçli ve temkinli olmak gerekir. Çünkü bundan sonraki çalışmalar muazzam olarak nitelendirilebilecek bir gücün ortaya çıkmasını sağlar.

 

                                      BÖLÜM ( 3 )    

                                  VİBHUDHİ PADA

                               ( Sonuçları hakkında)

 

            Düşüncelerle uyum içinde olan Konsantrasyon yeteneği, zihnin belli bir konu üzerinde yoğunlaşması ile elde edilir. Bu, aklın yönetilmesidir ve Dharana olarak adlandırılır. Bundan sonra düşüncelerin bu konu üzerinde akıp gitmesine Meditasyon (Dhyana) adı verilir. Akıl kendi kişiliğini unuttuğunda ve yoğunlaştığı konu ile bütünleştiğinde, bu konu aklında aydınlanır ve her şey bilinir hale gelir. Buna Samadhi denilir. Dharana, Dhyana ve Samadhi beraberce gerçekleştirildiğinde kişi kendisini kontrol etmeyi başarmış olur. Bu durum Sanyama olarak adlandırılır. Sanyama’ da ustalık kazandıkça Prajna olarak adlandırılan mutlak bilgi ortaya çıkar ve algılanabilecek olan her şey görülür ve bilinir hale gelir.

            Bu aydınlanma uygulaması, yukarıda bahsedilen üç aşamanın art arda çalışılması ve bunlarda usta hale erişilmesi ile gerçekleştirilir. Daha evvel anlatılanlara göre buradaki son üç adım daha fazla içsel çalışmalardır ve içsel etkileri ortaya çıkarırlar. Bu üç adım (Dharana, Dhyana ve Samadhi) “Tohumsuz üstün şuur” anlamına gelen Nirbija Samadhi ile karşılaştırıldığında yinede dışsal kalır. Nirbija Samadhi uygulamalarında zihin, kendi doğası gereği ortaya çıkan ikilikçi düşüncelerden etkilenmez.

            Aklın (Chitta) faaliyetlerinde birbirini izleyen aşamaları şu şekildedir. Zihin beş duyu organı ile algılananlara tepki verir. Bunu zihnin kontrolü izler ve zihin kontrollü şekilde tepki vermeyi bir müddet sürdürür. Daha sonra tüm tepkiler kaybolur ve bilinç kontrolü ele geçirir. Bu zihnin huzur içinde olmasını sağlar Nirodhah Parinama olarak adlandırılır. Bunda ustalık seviyesine ulaşılmalıdır. Bu şekilde zihnin sakin şekilde faaliyetine devam etmesi ve bunun alışkanlık haline getirilmesi ile ruhsal algılamalarda yeni bir boyut ortaya çıkar, bu “tekrarlanan eylemlerden edinilen izlenimler” olarak anlamlandırabileceğimiz Sanskara kavramıdır.

                Zihin devamlı fikir üretme çabası içindedir, zihnin bu çabasından uzaklaştırılması ve bunun alışkanlık haline getirilmesi Meditasyon ve duyumsama gücünün ortaya çıkmasına sebep olur. Zihnin kontrolü dengeli bir şekilde gerçekleşirse tek noktaya odaklanma (Ekagrata Parinama) gerçekleşir. Bu durumda duyu organları ile algılanan her nesnenin dış özellikleri, sembolik doğaları ve gelişme aşamaları bilinir hale gelir. Bu Dharma Parinama olarak adlandırılır. Bunun yanında Lakshana Parinama olarak adlandırılan içsel özellikler ve bunlardaki değişimlerde takip edilebilir. Geçmişte ve şimdi yapılmış olanlar ve gelecekte yapılacak olanlar bu şekilde bilinebilir hale gelir. Kişinin psişik halinin dönüşümü (Anyatvam Parinama) düşüncelerinin değişimi ve evrimleşmesi ile meydana gelir. Değişimin üç şekli (Parinama Traya) Meditasyon uygulanması ile geleceğin ve geçmişin bilgisini duyumsamaya yol açar. Bir nesne ile ilişkilendirilmiş olan isim, görev ve deneyim birbirine bağlanıp bunlara Konsantre olarak yapılan meditasyon bizi tüm canlıların durumu hakkında sezgisel bilgiye ulaştırır. Önceki eylemlerden kaynaklanan deneyimler (Sanskara) üzerine Meditasyon yapıldığında, düşünceleri zihinde canlandırma gücü elde edilir. Bunda usta hale gelindiğinde daha önceki yaşamların bilgisi (Purva-jati) ortaya çıkar. Bir başka kişinin düşünceleri üzerine yapılan Meditasyon çalışmalarında usta hale gelindiğinde onun düşünceleri bilinir hale gelir ve bunlar yine derin ve kesintisiz konsantrasyonla uygulanacak meditasyon yöntemleri ile değiştirilebilir. Bu şekilde Meditasyon yapan kişi, karşı tarafın düşüncelerine ait nesneleri onun gözü ile görebilir. Düşüncelerini his ederek karşısındakinin gerçek doğasını öğrenebilir. Kişinin kendi fiziksel bedeni üzerinde yapacağı Meditasyon çalışmaları ile bedeninin göze görülen özelliklerini yok sayabilir ve böylece karşı taraftakiler tarafından algılanamaz hale gelebilir.

 

            Çeşitli nedenlere bağlı olarak oluşmuş Karma’ lar sonuçları hemen ortaya çıkacaklar ve gelecekte ortaya çıkacaklar olarak iki türlüdür. Bunlar üzerine yapılacak derin Meditasyon (Sanyama) kişinin geleceği ile bilgi edinmesine yol açar. Bu bilgi genelde sembollerle gelir. Samimi duygular içinde, tarafsızlıkla, yumuşaklıkla ve şefkatle uygulanan tek noktaya odaklanarak yapılan meditasyon kişiye gerekli olan gücü temin edebilir. Örneğin bir Filin gücü üzerine yapılan meditasyonla bu gücü elde edebilmek mümkündür. Uyandırılmış içsel ışıkla yapılan meditasyon kişiyi gizli olan veya uzakta olanların bilgisine ulaştıracaktır. Güneş üzerine yapılan derin meditasyon eterik elementin (uzayın) ve fiziksel dünyaların bilgilerine ulaşılır. Ay üzerine yapılan meditasyonla astrolojik bilgiler elde edilir. Kuzey yıldızı (Dhrive) üzerine yapılan meditasyonla yıldızlar ve gezeğenler hakkında bilgi sahibi olunur.

            Nabhi Chakra ya da Manipura Chakra olarak adlandırılan (Göbek Enerji Merkezi) üzerine konsantre olunarak yapılan meditasyon çalışmaları ile fiziksel beden üzerinde bilgi sahibi olunur. Boğaz çukuru (Vishuddha Chakra) üzerine meditasyon yapıldığında açlık ve susuzluk duygusu ortadan kalkar. Kurma Nadi, Omurga üzerindeki enerji kanalı üzerine meditasyon yapıldığında içsel ve fiziksel denge sağlanır. Başta, alın bölgesinde bulunan ışığa odaklanılarak yapılan meditasyon uygulamalarında ilahi güçlere sahip ustalar ile zihinsel olarak temas kurulabilir. Sezgi üzerine yapılan meditasyonla her şey bilinir hale gelir. Anahata Chakra (Göğüs Enerji Merkezi) üzerine yapılan meditasyon çalışmaları ile bilincin anlaşılması için gerekli bilgi ortaya çıkar.

            İkilikçi düşüncelerin baskın şekilde ortaya çıkması kişisel öz (Atman) ile ruhun (Prusha) birbirinden ayırt edilememesinden meydana gelir. Nesnel biçimler, ruhsal kişilerin deneyimi için vardır. Dualite üzerine yapılan meditasyon çalışmaları ile kişi gerçek ruhsal doğasını sezgi yoluyla ortaya çıkartarak anlayabilir. Bu şekilde yapılan meditasyon çalışmaları sezgisel gücün kuvvetlenmesi yanında beş duyu organının da (İndriya) işlevlerinde daha aktif hale gelmesini sağlar. Bu şekilde elde edilen güçler manevi bilgiye ulaşmak isteyenler için ikincil derecede öneme sahipken, maddiyata ve dünya nimetlerine önem verenler için güç kaynağıdır. Kişi fiziksel âleme kendisini bağlayan nedenlerden kurtularak Nadi olarak adlandırılan enerji kanallarının bilgisinde usta hale gelirse zihinsel olarak bir başka bedene girme yeteneği kazanır.

            Boğazdan (Vishuddha Chakra), yukarıya doğru akan enerjinin (Udana Vaayu) üzerinde hâkimiyet kazanıldığında kişi dikenlerle, bataklıklarla ve su ile kaplı yaşam yolunun zorluklarından kurtularak hafifler ve ruhsal olarak yükseliş gücü kazanır. Metabolizma üzerinde etkili olan ve Samana Vaayu olarak adlandırılan enerji üzerinde hâkimiyet kurulduğunda içsel ateşe (hazım sistemine) hükmedilir. Akasha (boşluk, eterik element) ve ses üzerine yapılan meditasyon ile ruhsal duyumsama yeteneği gelişir. Akasha ile beden arasındaki ilişkiye odaklanılarak meditasyon yapıldığında kişi pamuk kadar hafif hale gelir, maddeden ayrılarak ışık halinde yükselir ve boşlukta hareket edebilme özelliği kazanır. Harici düşünce dalgaları üzerine meditasyon yapıldığında düşünceler özgürleşir, ışığı gizleyen perde ortadan kalkar ve aydınlanma ortaya çıkar.

 

            Beş büyük elementin (Pancha Maha Bhuta), her birinin kendisine ait beş özelliği vardır. Bunlar o maddenin gerçek doğası, maddesel biçimi, temel prensipleri, kapsamı ve temel amacıdır. Bunlar bilinerek beş madde üzerinde derin meditasyon yapıldığında onlar üzerinde ustalık kazanılır. Bu ustalık vücudun çok küçük görülmesinin yanı sıra Siddhi olarak adlandırılan diğer doğaüstü güçlere de sahip olunmasını sağlar. Bu kazanımlar onu tüm engellerden özgürleştirir ve bedensel mükemmelliğe ulaştırır. Fiziksel bedenin mükemmel güzelliği, düzgün bir vücut yapısı, incelik, yüksek bir enerji taşıması, elmas kadar dayanıklı olması ile ölçülür.

             Duyular üzerinde ustalık kazanmak için de, beş duyu organı üzerinde onların özellikleri, faydaları, kapsamları ve doğaları üzerinde derin meditasyon yapmak gerekir. Bu mükemmelleşmenin sonucunda akıl, duyu organlarının etkisinden kurtulur. Onların etkisi altında kalmadan algılama kabiliyeti kazanır, madde üzerinde hâkimiyet kurar ve doğru kararları daha çabuk alabilir. Fiziksel dünya ile mutlak olan arasındaki farkı bilgi yoluyla elde edebilen kişi tüm durumlarda üstünlük elde eder ve her şeyi bilir hale gelir, tüm dengesizlikleri ve kirlilikleri aşar, ruhsal güçlerde tutkusuz davranarak kendisini ona bağlayan tüm tohumlardan kurtulur, aydınlanmaya ulaşır. Göksel varlıklar en çekici tavırları ve şekilleri ile kişiyi kandırmaya ve yolundan çevirmeye çalışabilir. Bunlardan kaçınılmalı ve ret edilmelidirler. Sezgisel bilgi ve sonsuz zaman üzerine odaklanılarak düzenli şekilde meditasyon yapıldığında muhakeme ve ayırt edebilme kabiliyeti (Viveka) gelişir. Sezgisel bilgiden dolayı tüm varlıkları birbirinden ayırt etme ve fark etme, cinslerini, özelliklerini, uzaydaki ve dünyadaki pozisyonlarını kavrama bilgisi ortaya çıkar. Muhakeme kabiliyetinden ortaya çıkan sezgisel bilgi tüm nesneleri kapsar, onunla geçmiş, bu gün, şimdi ve gelecek bilinir hale gelir. Fiziksel dünya ve gerçek benlik (Purusha) aynı saflık durumuna ulaştığında birlik gerçekleşir ve kurtuluşa (Kaivalya) erişilir.

 

 

                                    BÖLÜM  (4 )   

                                KAİVALYA  PADA

                             ( Kurtuluş Hakkında )

 

            Siddhi olarak adlandırılan doğaüstü güçlere, yeniden doğumla (Janma), bitkisel ilaçlarla (Oshadhi), Sesin enerjisiyle (Mantra), yoğun istekle (Tapas) veya derin meditasyon (Dhyana) uygulayarak erişilir. Önce fiziksel bedende bir değişim gerçekleşir. Daha sonra bilinç, daha yüksek bir noktaya sıçramak için içsel dönüşümü başlatır. Buraya kadar yapılan uygulamalar, bu yoldaki engellerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olur. “Ben” bilinci, bireysellik duygusunun zihinde oluşması ile ortaya çıkar. Bilinç tektir, ancak görünüşleri farklı olan birçok formlar üretir. Bu biçimler içinde izlenimlerin etkilerinden temizlenmiş olanlar meditasyon çalışmalarında ortaya çıkarlar. Özgürlüğüne ulaşmış olan kişinin ruhu, eylemlerinin kendisine geri dönecek tepkilerinden (Karma) kurtulmuş olur. Özgürlüğüne kavuşamamış, aydınlanmaya erişememiş ruhlar için Karma’ların etkileri üç çeşittir. Karma’ nın bu üç çeşidinden doğanın temel özelliklerine bağlı olarak etki – tepki prensibine göre neticeler ortaya çıkar. Bunlar kalite, yer ve zaman bakımından birbirinden ayrılmış olsalar bile, hafıza tarafından zaman zaman şekillendirilirler.

            Yaşama hakkı ve arzusu evrenseldir, kutsaldır ve asla engellenmemelidir.

            Aklın yarattığı dileklerin, isteklerin ve arzuların sürekliliği vardır. Bunların sürekliliği dış nesnelerden doğar. Dış nesnelere karşı olan ilgi azaldıkça bu süreklilikte azalır ve hatta tamamen kaybolabilir. Geçmiş ve gelecek doğal olarak mevcuttur. Bunların birbirinden farkı görevlerinin değişikliğinden kaynaklanır. Şimdi ise, gelecekte ortaya çıkacakların tohumlarının atıldığı zamandır. Fiziksel ya da ruhsal bedende ortaya çıkan bu özellikler doğanın üç Guna’ sının değerlerini taşır. Değişim her şeyin özüdür.

            Bilinç ve biçim birbirinden bağımsız çalışırlar. Biçimler bu zamanda, bu dünyada yer alırken, bilinç var oluşun farklı zamanlarında ve farklı seviyelerinde bulunur. Aklın farklı gelişim basamakları vardır. Eğer algılayan olmasaydı, algılananda olmazdı. Algılananlar, algılayanın bilincinin gelişmiş olmasına veya olmamasına bağlı olarak bilinebilirler ya da bilinemezler. Bu saf öz olanın (Purusha) hareketi değildir. Sürekli aktif halde olan aklın dalgalanan düşünceleri ve yanılgıları (Viritti) vardır. İnsanın aydınlanması doğal olarak sözlerle tarif edilemez ancak algılanabilir. Çünkü aydınlanmanın kaynağı akıl değildir, yine de zihin ve aydınlanma süreci aynı anda idrak edilebilir. Aklın (Chitta) bilgisinin, diğer bir akıl tarafından ispata gerek olmadan kabul edilmesi gerekir. Algılayan ile algılanan arasında düzgün bir bağlantı olmadığında bu hatırlamada karışıklığa neden olur. Akıl, bilincin kendisi değildir, ancak tüm dış etkenlerin baskısından ve yönlendirmesinden kurtulduğunda, akılda özgür olarak şekillenmeye başlar, bu yeni şekliyle öz benin bilgisine ulaşılır. Akıl, bilen ve bilineni beraberce yansıtınca kişi her şeyi bilen haline gelir. Her kişinin aklında ulaşmayı arzu ettiği sayısız arzuları (Vasana) yer alır ama bunlardan en büyüğü dış dünya ile kendi gerçek benliği arasında bağlantı kurmaktır. Bu benzersiz durumu, öz ben ile gerçek doğasının birleşmesini (Darsana) yaşayan kişi, akıl ile öz benini birbirinden ayırabilmek, düşüncelerinin dalgalı halinden kurtulabilmek gibi kazançlara ulaşır, sonra muhakeme gücü (Viveka) gelişir ve akıl da her şeyi farklı görmeye başlar. Bu yol kişiyi aydınlanmaya (Kaivalya) ulaştırır.

 

            Akıl farklı izlenimlerle aldığı duyumsamaları yansıtır ve ön yargılara varılmasına neden olur, bunlar algıların önünde engel oluşturur ve onların saflığını bozar. Daha evvel açıklandığı gibi ortadan kaldırılmalıdırlar. Kişinin bağımlılıklarından kurtulması ve derin bir anlayışa ulaşması, süreklilik kazanan soğukkanlılık ile gelişmiş bir muhakeme kabiliyetini ortaya çıkartır. Bu durum   “ Dharma Megha Samadhi ” olarak adlandırılır. Sonra manevi yol üzerindeki engeller (Klesha), eylemler ve bunlardan ortaya çıkan sonuçlar (Karma) tamamen ortadan kalkar. Daha sonra tüm kusurları gizleyen örtü sıyrılır, böylece kişinin varlıksal bedeni arınır, sonsuz bilginin hepsi bilinir hale gelir, bilinecek başka bir şey kalmaz. Bu şekilde başarılı çalışmalarla fiziksel âlemin (Guna) tüm değişimleri sona erer (Krama), varılmak istenilen sonuç budur. Akıldaki gelişim ve değişimlerin birbirini takip etmesi ile oluşan zaman kavramı da aynı şekilde yok olur ve onun yerini “Sonsuz Şimdi” alır.

            Kaivalya olarak adlandırılan kurtuluş, gerçek benliği (Purusha) arzulanan hedefe ulaştırır. Madde, yani Guna’lar aşılır, onlar artık öz ben üzerinde etki gösteremezler, böylece saf ruhsal bilinç ortaya çıkar. O’da ilahi gücün içinde erir, onunla bir olur.